'Rock müzik aleminde çok Kral var ancak bir tek TANRI var. LED ZEPPELIN'. Cem Akkılıç

Led Zeppelin kitabı hakkında bir söyleşi ve şarkı sözleri

Yaşamın her alanında birinciler ve ikinciler vardır. Bu hiç değişmez. İki tane birinci olamaz...

1969 yılından beri birincinin hiç değişmediğini gösteren tablolardan sadece bir biri...


Cem Akkılıç

LED ZEPPELIN CEM AKKILIÇ ISBN 975-7437-10-7






Led Zeppelin kitabı üzerine, yazarı Cem Akkılıç ile bir söyleşi
11 Ocak 2008



Led Zeppelin ile ilgili kitap fikri ilk ne zaman ortaya çıktı?

C.A: Seksenli yılların sonlarına doğru büyük eksikliğini duyduğumuz rock gruplarıyla ilgili biyografi ve dokümanların yayınlanışı doksanların başlarına denk gelmişti. Ogan Güner ve Erim Oral'ın hazırladığı bir kitap vardı. Led Zeppelin ve Deep Purple başlıklı bir kitaptı. 1992 yılında yayınlanmıştı. O kitabı bir soluk da okumuştum. Ancak kitabın Led Zeppelin ile ilgili boşluğu doldurmadığı açıktı. Şarkı sözlerine gelince; çeviriler tatminkar değildi ve sadece birkaç şarkı sözü vardı içinde. İşte o zaman bir kitap hazırlamalıyım dedim kendi kendime. İlk olarak Yaşar Kendirli'ye ulaştım. Tüm şarkı sözlerini o temin etti. Ancak sadece İngilizce orijinallerinin tabi ki.

Kitap ''In through the out door'' albümünün şarkı sözlerini içermiyor. Oysa ki tüm şarkı sözleri diye alt başlıkla yayınlanmıştı.

C.A:
Kitabımda Coda albümünün de şarkı sözleri yoktur. Gerçi Coda grup dağıldıktan sonra yayınlanan bir albümdü Jimmy Page tarafından. Birgün dikkatli bir okuyucudan, editör Levent Erseven'e telefon gelmişti. Okuyucu bu eksikliği fark etmiş nedenini soruyordu. Aslında bu dikkat beni memnun etmişti. Okuyucunun ilgisini gösteriyordu bu davranış. Levent, cin gibi akıllı biridir... Kitabın kapağını önceden hazırladığımızı ancak In through the out door'un sözlerini bulamadığımız için kaçınılmaz olarak önceden basılmış kapakları kullandığımızı söylemişti okuyucuya. İşin aslı bu değildi gerçekte.

Başlarken söylediğim gibi, Yaşar Kendirli bana elindeki tüm şarkı sözlerini vermişti. Fakat In through the out door'un sözleri onda da yoktu.

Aslında Kendirli bu kitabın görünmeyen kahramanıdır diyebilirim. O olmasaydı belki de Led Zeppelin kitabı olmayacaktı.

Levent, Avusturya kitap fuarına gitmiş orada dahi bulamamıştı şarkı sözlerini. O yıllarda bile bırakın bir şarkı sözünü, gruplarla ilgili küçücük bir fotoğraf bulsak, haber görsek yazılı olarak, çölde su bulmuş gibi hissederdik kendimizi. İnternet yoktu, olanaklar oldukça kısıtlıydı. Şimdi bir kaç tıklamayla, mesela; Robert Plant'in hangi diş macununu kullandığını, JohnPaul Jones'un hangi lokantada yemek yediğini öğrenebiliyorsunuz.

Bütün bunlardan Led Zeppelin kitabının yokluklar içinde hazırlandığını çıkartıyorum. Doğru mu?

C.A:
Aslında buna kısmen evet diyebilirim. Doksanlarda hâlâ dinledikleri grup ve ya sanatçının hayat hikayesini merak eden bir kitle vardı. Şimdi bu değişti artık. Biraz hayal gücümün yardımıyla oluştu diyebilirim kitap için. Artık çağımızda meraklı dinleyici kitleleri internetin gelişmesiyle müzik kitaplarına olan bağlarını koparttı. Birde işin başka boyutu var; biyografisini yazacağınız kadar ve belli bir üretim maliyetinin külfetine katlanmayı gerektirecek uzun ömürlü aynı zamanda flaş gruplar olmadığına inanıyorum. Artık dünya bir Beatles ya da Rolling Stones gibi devlerin doğuşuna tanıklık etmiyor. Bu büyük bir etken. Doksanlarda Nirvana, Pearl Jam ve bunlar gibi gruplar biraz hareketlilik getirmiş olsalar bile zamana yenildiler bence. Uzun soluklu kalıcı bir biyografik kitabın yayınlanması için pek fazla grup yok ortalıkta. Zaten birçok grup sanatsallıktan öte magazin olarak gündemde kalıyor.

Led Zeppelin kitabı yayınlandığında nasıl bir etki olmuştu?

C.A:
Aslında yayınlandıktan bir yıl sonra bile bir müziksevere sorduğumuzda akıllara bizim kitaptan daha çok Erim'lerin kitabı geliyordu. Bunun bir nedeni bizim kitabın fiyatı yüzünden okuyucuyla geç buluşmasındadır aslında. Ayrıca Erim'leri kitabı bir özet niteliği olsa bile içerisinde Deep Purple da olduğu için, iki grup fanları arasında bir çekişmeye neden olmuştu. Bu ilk zamanlarda kitabın akıllarda daha çok kalmasını sağlamıştı. Bizim kitap, daha çok kütüphane değeri açısından baktığımızda, zamanla ortaya çıktı ve çok beğenildi. Şimdi bile neden kitabın yeni baskısını yapmıyorsun diye soran okuyucu e-postaları alıyorum.

Şarkı sözlerini çevirirken daha çok nelere dikkat ettiniz?

C.A:
Sözler çok önemliydi benim için. Ortalıkta birçok çevirmen vardı ve hepsi kitapta yer almak istiyordu. Sonuçta dünyanın en iyi rock-blues grubunun kitabı hazırlanıyordu...

Ve herkes farkındaydı, bu tek bir Led Zeppelin kitabı olacaktı. Zaten zaman beni haklı çıkartıyor. Hâlâ başka bir kitap yapılmadı grup hakkında. Benimle çalışmak isteyen çevirmenlerin içinde öylesine iddialı olan birisi vardı ki, In throuhg the out door albümünü dinleyip şarkıları metine dönüştürebileceğini söyleyerek benden albümün kopyasını istemişti. Bu elbette mümkün olmazdı ve zaten olmadı. Rock gruplarının şarkılarını dinleyip, sözlerini kağıda aktaramazsınız.

Çevirmenler konusunda sıkı bir eleme yaptın o zaman?

C.A:
Benim The Doors kitabımda bir anım vardır. Orada Jim Morrison'un Horse Latitudes isimli şiirinde karşılaştığımız sorun, özellikle şarkı sözü çevirilerinde iyi yabancı dil bilmenin yeterli olmadığına bir kanıttır. O şiirde geçen 'green gallop' kelimelerinin anlamını bir türlü bulamamıştık. Açıkça kapısını aşındırmadığım çevirmen ve İngiliz dili uzmanı kalmamıştı. Şiirde anlatılan tema İspanyolların Amerika kıtasına giderlerken denizde yakalandıkları fırtına üzerine kuruludur. Kaptan ve tayfalar gemiyi batmaktan kurtarmak için son çare olarak kargoyu boşaltmaya karar verirler. Bunun sonucunda atlar denize atılacaktır. Amaç gemiyi hafifletmektir. Ben o dönem The Doors piyasaya çıktığında LosAngeles'da bulunuyordum. Zaten kitap da orada elime ulaşmıştı. Gemimizin ikinci kaptanı sevgili dostum Ali Camcı ile giriştiğimiz küçük bir iddia sonucu 'green gallop' şifresi çözülmüştü.

Hatta Ali kaptan şiirin ismini (Horse Latitudes) bir yerlerden anımsadığını ve deniz meteorolojisi kitabına bakarak bunun bir rüzgar çeşidi olduğunu ortaya koymuştu. 'Green gallop' ise geminin kargosunda bulunan atların yosunlaşmış nallarını betimliyordu. Çünkü şiirde anlatılan çağda gemiler ahşaptı ve bir miktar su sızdırırlardı. Bu deniz suyu uzun deniz yolculuklarında nalların yosunlaşmasına sebep oluyordu. İşte bunların hiçbiri bizim aklımıza gelmemişti.

O zaman Led Zeppelin'de çevirilerde zorlandınız mutlaka. Bu zorlukları nasıl aştınız?

C.A:
Aslında beni en çok korkutan yanlış bir şey yapmaktansa eksik bir şeyler yapmaktı. Yani geride eksik kalmamalıydı. Bugün bile kitap da, bir Kashmir'e ya da Battle of evermore a baktığımda doğruyu yapmış olduğumuzu görebiliyorum. O şarkıların tümü benim için kutsaldır ve bugün geriye baktığımda çok mutlu oluyorum.

Mukaddes İlgün bu zorlu çeviri dünyasına nasıl girmişti o zaman?

C.A:
O çok iyi kalpli ve işini gerçekten iyi yapabilen bir çevirmendi. İngiliz diline hakimdi. Kendisi çeviri dünyasına zaten Bukowski'nin Kadınlar romanıyla girmişti daha önce. Tek eksiği zerre kadar Led Zeppelin'i tanımıyordu. Başlarda biraz ürkmüştü ama sonraları birlikte gerçekten iyi çalışmalar yapabildik. Ona grubu tanıyabilmesi ve kulak dolgunluğu için müziği dinlemesi gerektiğini söylüyordum ve albümlerin kopyalarını vermiştim. Hatta Robert Plant'in şivesine adapte olabilmesi için elimde bulunan Led Zeppelin bootleg konser kayıtlarından oluşan geniş ses arşivi de bunlara dahildi. Bir süre sonra Mukaddes bana 'Cem sayende geniş bir müzik arşivim oldu 'demişti.

Çalışırken hiç sorun yaşanmıyor muydu çevirilerde ya da anlaşamadığınız oluyor muydu?

C.A:
Elbette oluyordu. Söz konusu olan sıradan bir şairin ya da grubun çevirileri
değildi. Üzerinde uğraştığımız Led Zeppelin'di ve en iyisini yapmalıydık.

Mukaddes İlgün'ün zaman zaman pes ettiği oluyordu ve 'benden buraya kadar' diyordu. Bir gün geliyor, Custard pie şarkısının ne anlam taşıdığını bulamadığından dert yanıyordu. Çünkü benim en mükemmele ulaşmak istediğimi anlamıştı ve sadece bir tek Led Zeppelin kitabı çıkartabileceğimi biliyordu. Ayrıca çevrilen her şarkının çevrilmiş halini saatlerce okuyup, mutlaka bir eksik ya da fazlalık bulacağıma da hazırlıklıydı.

Custard pie sorunu nasıl çözüldü?

C.A:
Ben bu kitabı hazırlarken ve grubun yaşam öyküsünü yazarken farklı bir dünyanın içine girmiştim. Kısa zaman sonra onlarca çevirmeni elemiş, sadece Mukaddes'i bu dünyanın içine çekmiştim. İnsanlar günlük işleriyle uğraşırken dışarıda, biz dünyanın en iyi grubunun yaşam hikayesiyle ve şarkılarında ne mesajlar verdiğiyle uğraşıyorduk. O an bizim için en önemli olan işte buydu.

Kütüphanemde bir Amerikan Slang sözlüğü vardı ve bu oldukça işimize yaramıştı diye anımsıyorum. Custard pie gibi birçok bilinmezi çözmemizde etkili olmuştu o küçücük sözlük. Mukaddes'e göre şarkılar oldukça müstehcendi. Bir gün bana 'yahu bendeki şansa bak' demişti ve 'Daha önce Kadınları çevirmiştim şimdi ise Led Zeppelin'.

Aslında grubun müstehcenliğini şarkı sözlerinde aramaktansa daha çok sahne şovlarında ve Robert Plant'ın vocal tekniğinde aramak gerekir.

Yıllar sonra kitaba baktığında şurası eksik burası eksik dediğin oluyor mu?

C.A:
Bu kitap bir Led Zeppelin başvuru kaynağı olsa da ilk çıktığı zaman güncelliği yansıtmıştı. John Bonham'ın ölümünden sonraki yıllarda yapmış oldukları müzikal çalışmalarda kitap içersinde vardır. Tabi doğal olarak 94 yılına kadar olan çalışmalardır bunlar.

2008 yılındayız ve şimdi geçen zamana karşı elbette eksiklikler ortaya çıktı. Ancak bu kitap Led Zeppelin kitabıydı ve en baştan son ana kadar, yani Bonzo'nun ölümüne kadar geçen süreyi
kapsamaktadır.

Kitabın asıl başarılı olma nedeni, benim hiçbir şekilde ticari takıntımın olmamasıydı.

Hatalı bulduğun kısımlar, keşke olmasaydı dediğin bölümler oldu mu?

C.A:
Ben kitabın baskı aşamasındayken Türkiye'de değildim. Külüstür bir gemiyle dünyayı dolaşıyordum. Doğal olarak bu son aşamada bazı hatalar oldu. Stüdyo İmge daha çok işin ticari boyutuyla ilgilendiği için metin düzeltme gibi işlere çok fazla önem vermiyordu. Onlar için kitabın kapağında Led Zeppelin yazması yeterliydi. Benim için böyle bir şey söz konusu dahi olamazdı. Bütün enerjimi kitaba vermiştim. Bu enerji sayesindedir ki kitap halen konuşuluyor, bir formula f1 forumunda okunması için öneriliyor, baskısı olmadığı için insanlar fotokopi yöntemiyle kitabı edinmeye çalışıyorlar. Kitap da hiç olmaması gereken hatalar oldu mutlaka. Ne yazık ki düzeltme imkanı da yok. Örneğin bir yazımda Dazed and confused şarkısında Jimmy Page'in şarkının solo bölümünde keman yayı kullandığını yazmışım ama bu, kitaba; Page'in solo albümü olduğu ve bu albümde kemen yayı kullandığı şeklinde geçmiş. Led Zeppelin benim hayatımdaki ilk yayınladığım kitaptır. Ve bu imkanı bana o zamanlar sadece Stüdyo İmge vermişti. Hiçbir kısıtlama yoktu yazacaklarım konusunda. Ben hazırlayacak yönetecek, onlar yayınlayıp satacaklardı kitabı.

Birazda bu günlere gelelim. Yayınevinden ve kitabın hazırlanışında emeği geçen diğer kişilerle görüşebiliyor musun?

C.A: 
Ne yazık ki hayır. Stüdyo İmgenin devam ettiğini söylüyorlar. Ancak takip edemiyorum. Editör ve yayınevinin sahibi Levent Erseven çok iyi bir insandır. Bodruma yerleştiğini, küçükbaş hayvanların bakımıyla uğraştığını ve münzevi bir yaşamı tercih ettiğini duydum. Hatta cep telefonu bile kullanmıyormuş. Çok sevdiği İstanbul’u terk etmiş. Bir de Vildan Bizer vardı editörler arasında. Hatta eşi denizaltı filosunda subaydı. Onun çok yardımlarını görmüştüm. Mukaddes
İlgün'e gelince, o bir Kanadalıyla evlenip Kanada’ya yerleşeceğini söylemişti yıllar önce. Sonra hiç haber alamadım kendisinden.

Geçen yıl bir rock forumunda müzikte tek tanrı vardır oda Led Zeppelin' dedin ve ortalık karıştı.

C.A:
Rock forumu değil bir Pink Floyd forumuydu orası. (gülüşmeler) Aslında sözlerim bazıları tarafından çarpıtıldı. Led Zeppelin'i Tanrı sıfatıyla bütünleştirmem Pink Floyd'u küçültüyormuşum gibi etki yarattı onlarda.

Bir nevi arı kovanına çomak soktun.

C.A:
Sanırım bal yapmayan arılardan söz ediyorsun. (kahkahalar) O internet forumu bir Pink Floyd forumu değil de bir rock forumu olsaydı tartışma çok farklı olurdu. Hatta bunu denemek için başka forumlarda o sözümü slogan halinde kullandım. Gelen tepkiler çok olumluydu. Ama Pinkciler (Pink Floyd forumundakileri kastediyor) akademik bir tartışma ortamı yaratacaklarına, beni Pink Floyd düşmanı olarak gördüler. Adamlara o kadar dokundu ki Led Zep'in tanrıyla ilişkilenmesi, bir anda ilkel kabileler gibi davranışlara girdiler ve Led Zeppelin düşmanı kesildiler. O forum üyelerine söylemiştim ve şimdi tekrar ediyorum. Ben Pink Floyd müziği olmadan yapamam, ama bu Led Zeppelin'in en büyük olduğu gerçeğini değiştirmez. Büyüklüğün daha doğrusu en büyüklüğün bir takım kanıtları vardır ve her zaman sadece bir numara vardır. Bu yaşamın her alanında böyledir. Tersini söyleyemezsiniz. Her şeyi alt alta toplayın, çıkartın, bölün ve hatta kare kökünü alın, birincilik koltuğunda daima Led Zeppelin'i görürsünüz.

Pink Floyd forumundakiler böyle yapmadılar o zaman?

C.A:
Onlar gerçeği biliyorlardı aslında. Ama bunu gurur meselesi yaptılar. Sonra Led Zeppelin'i bırakıp Steve Hove'a saldırdılar. Güya Steve Hove son zamanlarda Pink Floyd şarkıları söyleyerek karnını doyuruyormuş. Hatta bunu forum yöneticisi yazdı ve diğerleri de destekledi. Saçmalığı düşünebiliyor musunuz? Yes grubunun gitaristi Pink Floyd grubunun şarkıları sayesinde karnını doyuruyor.

Herhalde bu adamlar internet yoluyla Steve Hove'un banka hesaplarına girmişler ki bu kadar biliyorlar her şeyi ve bir servet sahibi olan gitaristin aç kaldığını yazıyorlar. Bunu sokakta gitar çalan birisine bile söyleyemezsiniz. En azından adam, ben sadece bir grubun şarklarını çalmıyorum ki diye kendisini savunur.

Bu yazıları yazmaları, aslında belirgin bir saplantılı ruh halinden daha çok müzikten ne kadar anladıklarını da gösteriyor. Ben, Led Zeppelin Tanrıdır derken birçok da kral vardır dedim. Onlar bunu hakaret ve aşağılama olarak algıladılar ve işi futbol tribünü şovenistliğine dönüştürdüler. Cemaat kültürü davranışları ve kendinden olmayanı öldür felsefesi. Zaten bu sebeplerden dolayı da forumlarında üç beş kişiden fazlası bulunmuyor. İşin özeti işte budur.

Led Zeppelin kitabının bir gün internette e-book olarak yayınlanmasını ister misin ?

C.A:
İnternetin, iletişimin tek gerçeği olduğu zamanlarda yaşıyoruz. Belki bir gün bir korsan ya da fanatik bunu yapacak. Hatta belki de yapan olmuştur. Ancak bunun pek bir değeri olmayacaktır. Bırakalım benim Led Zeppelinim bir Yunan heykeli gibi yaşamına devam etsin ve gerçek bir kitap olarak kalsın. Arayanlar arşivlerden bulsun.

Biyografisini yazmak istediğin ancak fırsat bulamadığın başka gruplar ya da rock sanatçıları var mıydı ?

C.A:
Cem Karaca hakkında bir kitap hazırlamak isterdim. O dönem woodstock'ı yazmak en büyük hayalimdi aslında. Levent Erseven ile bu konuda anlaşma bile sağlamıştık. Hatta kendisi bana bir Amerika seyahati dönüşünde oradan aldığı bir Woodstock guideı hediye etmişti. Açık olmak gerekirse woodstock beni büyülese de aynı ölçüde korkutuyordu. Çünkü her şeyden önce çok genişti. Büyük titizlik istiyordu ve zaman alacaktı. Ama Free ve uzantısı Bad Company hakkında bugün bile kitap yapmayı istiyorum. Bence rock kütüphanesi bu gruptan mahrum kalmamalıydı. Ancak 2000'li yılların Türkiyesi'nde bu hiç mümkün görünmüyor. Düşünsenize yüzlerce politika ve futbol köşe yazarının olduğu bir medyada bir tek müzik köşe yazarı yok. Böyle bir branş için girişim bile yok.

Son olarak en çok hangi Led Zeppelin şarkısını seviyorsun diye sormayacağım çünkü alacağım cevabı biliyorum. Soruyu değiştirip fantastik hale getirip soruyorum. Cem Akkılıç'ı bir odaya kapatsalar ve sadece bir tek Led Zeppelin şarkısı dinleyeceksin, seç deseler, şeçimin hangi şarkı olurdu?

C.A:
Hiç düşünmeden Four sticks şarkısını dinlerdim.


Cem Akkılıç
2008


Kitaba ait şarkı sözleri ve videolar

LED ZEPPELIN CEM AKKILIÇ ISBN 975-7437-10-7




Dazed And Confused

Been dazed and confused for so long it's not true
Wanted a woman ,never bargained for you.
Lots of people talkin' few of them know
Soul of a woman was created below.
You hurt and abused,tellin'all of your lies
Run 'round sweet baby,Lord,how they hypnotized.
Sweet little baby,Idon't know where you've been,
Gonna love youbaby,here I come again.

Everyday I work so hard bringin' home my hard-earned pay
Try to love you baby,but you push me away.
Don't know where you're goin',
I don't know just where you've been,
Sweet little baby,I want you again.

Been dazed and confused for so long it's not true
Wanted a woman ,never bargained for you.
Take it easy baby,let them say what they will,
Will your tongue wag so much when I send you the bill?


Dazed And Confused

Sersem gibiymişim uzun süredir,karmakarışıkmış kafam,yalan bu
Bir kadın istedim,seni hiç ummamıştım.
Bir sürü insan konuşup durur ama pek azı bilir.
Aşağılarda yaratılmıştır kadın ruhu.

Yaraladın kırdın beni yalanlarınla.
Dolan dur tatlım,Tanrım nasıl da geçmişler kendilerinden.
Tatlı küçük sevgilim,nerelerdeydin bilmiyorum,
Seveceğim seni bebeğim,bebeğim,işte yine buradayım.

Her Allahın günü eşek gibi çalışırım üç kuruş getirebilmek için eve.
Sevmek istiyorum seni yavrum ama sen itiyorsun beni.
Nereye gittiğini bilmiyorum,
Bilmiyorum nerelerdeydin,
Tatlı küçük sevgilim,seni tekrar istiyorum.

Sersem gibiymişim uzun süredir,karmakarışıkmış kafam,yalan bu
Bir kadın istedim,seni hiç ummamıştım.
Takma kafana güzelim,ne derlerse desinler.
Bakalım yine ötecekmisin,faturanı kestiğimde?
Led Zeppelin 1969 Sayfa:168/169
* * * * *

Ramble On
Leaves are falling all around, It's time I was on my way. Thanks to you, I'm much obliged for such a pleasant stay. But now it's time for me to go. The autumn moon lights my way. For now I smell the rain, and with it pain, and it's headed my way. Sometimes I grow so tired, but I know I've got one thing I got to do... *Ramble On, And now's the time, the time is now, to sing my song. I'm goin' 'round the world, I got to find my girl, on my way. I've been this way ten years to the day, Ramble On, Gotta find the queen of all my dreams. Got no time to for spreadin' roots, The time has come to be gone. And tho' our health we drank a thousand times, it's time to Ramble On. * Chorus Mine's a tale that can't be told, my freedom I hold dear. How years ago in days of old, when magic filled the air. T'was in the darkest depths of Mordor, I met a girl so fair. But Gollum, and the evil one crept up and slipped away with her, her, her....yeah. * Chorus Gonna ramble on, sing my song. Gotta keep-a-searchin' for my baby... Gonna work my way, round the world. I can't stop this feelin' in my heart Gotta keep searchin' for my baby. I can't find my bluebird!

Ramble on
Yapraklar dökülüyor heryana, Ben ise çoktan kendi yolumdayım. Çok şey borçluyum sana teşekkürler, O güzel anlarımız için. Ama artık gitme vakti. Sonbaharda ayışığı aydınlatıyor yolumu. Şimdi kokusunu alıyorum yağmurun ve onunla birlikte acının, Ve yolumun üzerinde. Bazen çok yoruluyorum, Ama tek birşey olduğunu biliyorum. Yapmam gereken. Dolanır dururum,artık vaktidir, Artık vaktidir şarkılarımı söylemenin. Dolaşırım dünyayı. Bir kız çıkmalı yoluma On yıldır bu yollardayım, Dolanır dururum ve ararım rüyalarımın kraliçesini. Kaybedecek vaktim yok. Çoktan gitmiş olmalıydım. Ve sağlığımız bozulsada içeriz sürekli. Dolanıp durma vakti Anlatılmaz bir öyküdür benimkisi, Özgürlüğüm biricik sevgilim. Yıllar önce,havayı kaplayan o sihir nasıldı. Mordor’un kör karanlık kuyularındayken karşilaştım o iyi kızla. Ama Collum,şeytan olan,tırmandı yukarı ve onu alıp kaçtı uzaklara Ne gelir elimden,dolanıp durmaktan başka. Dolanır dururum,artık vaktidir, Artık vaktidir şarkılarımı söylemenin. Dolaşırım dünyayı. Bir kız çıkmalı yoluma On yıldır bu yollardayım, Dolanır dururum ve ararım rüyalarımın ecesini.
Led Zeppelin 1969
sayfa:190/191
* * * * *

Kashmir
Oh, let the sun beat down upon my face, stars to fill my dream I am a traveler of both time and space, to be where I have been To sit with elders of the gentle race, this world has seldom seen They talk of days for which they sit and wait, all will be revealed Talk and song from tongues of lilting grace, sounds caress my ear But not a word I heard could I relay, the story was quite clear Ohh (Chorus) Oh, oh Oh, oh Oooh, baby I've been Flying... Mama, there ain't no denyin' Oooh yeah, I've been Flying, Mama ain't no denyin', no denyin' All I see turns to brown, as the sun burns the ground And my eyes fill with sand, as I scan this wasted land Trying to find, trying to find where I've been. Oh, pilot of the storm that leaves no trace, like thoughts inside a dream You've the map that led me to that place, yellow desert stream My Shangri-La beneath the summer moon, I will return again Sure as the dust that blows high in June, when moving through Kashmir. Oh, father of the four winds, fill my sails, across the sea of years With no provision but an open face, along the straits of fear ohh (Chorus) When I'm on, when I'm on my way, yeah When I fear, when I think of ways to stay, yeah Ooh, yeah-yeah, ooh, yeah-yeah, when I'm down... Ooh, yeah-yeah, ooh, yeah-yeah, well I'm down, so down Ooh, my baby, oooh, my baby, let me take you there Let me take you there Let me take you there

Kashmir
Ah, bırak güneş vursun yüzüme Ve yıldızlar süslesin düşlerimi Zaman ve uzay yolcusuyum ben Geldiği yere dönmeye çalışan Soylu ırkın büyükleriyle oturmak için Bu dünyanın pek ender gördüğü Oturup bekledikleri günlerden konuşurlar Gün gibi açık olacak her şey Konuşurlar şarkılarda oynak, zarif dilleriyle Sesler okşar kulaklarımı Duyduğum tek bir sözü bile yoramadım hiçbir şeye Ne de açıktı oysa hikaye Ah, güzelim, görmüyordu gözlerim Ah, evet, anne, inkar edemem Ah, evet, kör olmuştum Anne, anne, inkar edemem,edemem Kararıyor baktığım her şey Kavururken yeri göğü güneş, Ve kumla doluyor gözlerim Bu ipince yoldayken gözlerim Nasıl bulurum, nasıl bulurum geldiğim yeri Ah, iz bırakmadan geçen fırtınanın kaptanı Tıpkı düştekiler gibi Beni oraya götüren yolu terk et Akar gider sarı kum çölleri Yazın ay ışığının altındaki Shangri-la gibi tıpkı Döneceğim yine Kum fırtınası yakaladığında seni Yola çıkıp arayacağım Kashmir’i Ah, dört rüzgarın babası şişir yelkenlerimi Aş yılların denizlerini Hazırlıksız ama açık bir alınla Geçerek korku geçitlerini Ah, dilediğimde, çıktığımda yoluma Ayaklarım çeler aklımı kal diye Ah, evet ne yazık ki aşağılardayım ben Ah,evet ne yazık ki aşağılardayım ben,öyle aşağılardayım ki Ah,güzelim Götüreyim seni oraya.
Led Zeppelin 1975
sayfa:290/291
Gençbilim